5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 17 maddesinde değişiklik yapılmasını öngören yasa teklifiyle ilgili kamuoyu ve siyasi arenadaki tartışmalar devam ediyor.
Hürriyet’ten Hazan Aköz Işık ve Melis Yılmaz’ın haberine göre; Olaya ilişkin kamuoyu ve siyasetçiler ikiye bölünürken, bir taraf sokaktaki hayvan popülasyonunun artmasının kamu güvenliğini tehdit ettiğini söylerken diğer taraf ise sokaktaki hayvanların toplanması ya da öldürülmesiyle sorunlara bir çözüm bulunamayacağını savunarak, sokak hayvanlarıyla birlikte yaşamanın Türk kültürünün bir parçası olduğunu söylüyor.
İşte konuya ilişkin en çok tartışılan değişikliklerden biri olan sokak hayvanlarının ötanazi yöntemi ile uyutulması dahil düzenlemeye dair en çok merak edilen 10 soru ve uzmanların yanıtları:
1- Ötanazi nedir?
* Hande Mutlu: Uyutulma denen işlem aslında ötanazidir, yani öldürmedir. Anestezi altında verilen ilaçlarla sağlanır.
* Elif Ertürk: Ötanazi insanın kendi bilinçli iradesiyle yaşamına son verme kararıdır. Hayvanlar için ötanazi tanımı kullanılamaz. “Hayvanlara ötanazi hakkı tanıyoruz” hiç denemez. Tüm hayvanların hayatta kalma çabaları vardır.
2- Sokak hayvanlarına yönelik 5199 Sayılı Kanun’un 6. maddesi
* Mine Yıldırım: 2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı kanunun temelinde bir 6’ncı madde var. Bu madde hayvan popülasyonunu kontrol yöntemi olarak ‘yakala-kısırlaştır-yerine bırak’ prensibine dayanıyor. Yasa değişikliği teklifinin en korkunç noktası da bu 6’ncı maddenin kaldırılması. Artık yerel yönetimlere yuvalandırılmayan hayvanların toplanması ve öldürülmesi yetkisi veriliyor. Öldürme gerekçesi için de muğlak ifadeler var. Örneğin ‘saldırgan, topluma adapte olamamış, sosyalleşememiş, anatomisi bozuk’ gibi hayvanlara dair sıfatlar kullanılıyor.
3- Sokak hayvanlarına yönelik uygulamaların dünyadaki örnekleri nedir?
* Hollanda ötanazi yapmadan sokaklarındaki hayvan sayısını sıfırlayan bir ülke. ‘Yakala-kısırlaştır-yerine bırak’ formülünü uyguladılar ve başarılı oldular. Sahipli-sahipsiz bütün köpekleri aşıladılar. Hasta olanları barınaklara aldılar, hasta olmayanları aldıkları yere geri bıraktılar.
* Doç. Dr. Serkan Köybaşı: Yeni Zelanda, İsviçre, İngiltere gibi ülkelerde ötanaziye ilişkin düzenlemeler var. Fakat böyle ülkelerde ‘hayvan refahı’ denen bir kavram görüyorsunuz. Yani hayvanlar yaşadıkları sürece olabildiğince az eziyet görüyorlar. Ama insanın çıkarıyla hayvanın çıkarı karşılaştığında insanınki hep üstün geliyor. Romanya’da çok ağır ötanazi içeren bir kanun 2013’te kabul edildi. Bükreş’te 150 bin köpek öldürdüler ama hayvan popülasyonunu hâlâ azaltamıyorlar. Bir kaos ortamı doğdu. Türkiye’de de aynı şey olacak.
4- Hayvanı alınan yere bırakmak neden önemli?
* Doç. Dr. Serkan Köybaşı: Eğer bir köpeği bölgesinden alıp tekrar oraya geri koymazsanız onun yeri başka köpekler tarafından hızla dolduruluyor. Üstelik bu köpeklerin alanı genişlediği için daha çok üremeye başlıyorlar. Oysa bir köpeği kısırlaştırıp yerine bıraktığınızda o köpek o bölgeyi emniyete alıyor. Kısır olduğu için üreyemiyor. O bölgesini korurken siz diğer yerlerdeki köpekleri kısırlaştırıyorsunuz.
5- Sokaklarda kedi – köpek kalmazsa ne olur?
* Doç. Dr. Serkan Köybaşı: İklim değişikliğinin geldiği son noktada anladık ki insan ekosistemin bir parçası. O yüzden “Sokaklarda hayvan olmaz” diyemeyiz, dememeliyiz. Örneklerini dünyada görüyoruz. Kedileri sokaklardan aldığınız zaman her yeri fareler basıyor. Fransa’da bizdeki kedilerden büyük fareleri kendi gözlerimle gördüm. ABD’nin başkenti Washington’da ve New York’ta da öyle. Köpeklerin de burada bir konumu var. Yüzyıllar boyunca köpeklerin hizmetinden faydalanmışız. Şimdi diyoruz ki “İnsanın olduğu yerde köpek olmaz”.
* Hande Mutlu: Kediler zorunlu etçil hayvanlardır. Sürüngen, kemirgen ve amfibilerle beslenirler. Dolayısıyla sokakta olmamalarının kent yaşamına negatif etkisi olacaktır.
6- Kedi-köpek bakımevleri (barınaklar) ne durumda?
* Ahmet Kemal Şenpolat: Hayvan hakları konusunda çalışmaları yapan kişiler olarak hiçbirimiz çocukların ölmesini veya insanların arabanın altında kalmasını istemiyoruz. Kediler ve köpekler sürüler halinde sokaklarda gezsin de demiyoruz. Aslında aynı şeyi savunuyoruz. Zaten onun için kısırlaştırmayı teşvik ediyoruz, üretim çiftlikleri ve petshop’lar olmasın, hayvan ticareti yapılmasın diye ısrar ediyoruz. Ama bu hayvanları öldürmek veya bakımevlerine doldurmak da bir çözüm değil. Bugün Türkiye’deki belediyelerin sadece yüzde 5’inde hayvan bakımevi var. Çoğu yetersiz. Bakımevini ne kadar büyük yaparsanız yapın dolacak. İçeriden 2-3 bin tane köpeği bir şekilde öldürmeniz gerekecek. Kısırlaştırma yapmadan da bununla başa çıkamazsınız, çünkü musluk akıyor.
7- Yeni düzenlemeden sonra artık kısırlaştırma yapılmayacak mı?
* Mine Yıldırım: 2028 yılına kadar yerel yönetimlere bakımevi açmaları için süre veriliyor. Oysa Veteriner Hekimleri Odası, veterinerler ve biz tüm çalışmalarımızda gördük ki kısırlaştırma seferberliğiyle 2 yıl içinde hayvan popülasyonunun kontrolü sağlanabilir. Bunu yapmak yerine 4 yıllık bir süre konuyor. Var olan bakımevlerinin durumu da ortada. Kısırlaştırma bu yasa değişikliğiyle tamamen terk ediliyor. Hayvanların temel aşılarının yapılmasından da bahsedilmiyor.
8- Kuduz vakaları artıyor mu?
* Mine Yıldırım: Türkiye’de sokakta yaşayan hayvanlarda eğer kuduz olsaydı bütün şehirlerde kitlesel ölümler olurdu. Son 5 yılda öyle bir vakamız yok. Ama kanun teklifi görüşmelerinde ‘kuduz vakalarının arttığı’ konuşuluyor. Bahsettikleri aslında ‘kuduz şüpheli ısırmalar’. Örneğin ayağınıza bir çivi battı ya da sizi bir kedi tırmaladı. Evinizde beslediğiniz hayvan da olabilir. Hastaneye gittiğinizde size sağlık görevlisi bir kuduz ya da tetanos aşısı yapar. Orada açılan kayda da ‘kuduz riski’ yazılır.
* Ahmet Kemal Şenpolat: Kuduz olan hayvanın zaten öldürülmesi lazım. Bunun için bir yasa düzenlemeye gerek yok. Çünkü 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nda zaten bu belirtilmiş. Kuduz olmayan hayvansa öldürülmez. 2024’te bir kişi bile eğer kuduzdan ölüyorsa orada görev ihmali vardır. Verem veya veba gibi dünyadan kalkmış bir hastalık bu.
9- Sokak hayvanlarının uyutulmasına yönelik teklif kedileri kapsıyor mu?
* Ahmet Kemal Şenpolat: ‘Sokak hayvanları’ diye genel bir tabir kullandıkları için uzun vadede sıra kedilere de gelebilir. Ama şu anda konu köpekler. ‘Hayırsız Ada’ (1910 yılında 80 bin köpeğin İstanbul’daki Sivriada’ya sürgün edilip öldürülmesi) vakasını tekrar yaşatmak istiyorlar.
10- Kapı önünde bakılan köpekler toplanacak mı?
* Ahmet Kemal Şenpolat: 6’ncı maddeyi kaldırınca onların hepsini alacaklar. Isırmayan, aç bile olsa kimseye saldırmayan, kafenin, fırının, dükkânın dibinde oturan hayvanlar… Vatandaş da buna isyan edecek.
* Zuhal Arslan: Sokaklardan köpek ve kedileri toplamak insanlar üzerinde büyük bir ruhsal üzüntü yaratır. Esnafın kedi ve köpeklerinin toplanması ağır toplumsal travmalara yol açabilir.
* Elif Ertürk: Toplum sokağındaki köpek dostuna, kediye bakmaya devam edecek. Bu toplumun değerlerine, alışkanlıklarına, yaşam tarzına ağır bir saldırı.